16 Ekim 2012 Salı

SEN NEYMİŞSİN BE LİMON:)





Dondurulmuş limonun şaşırtıcı faydası
Bunların tamamı donmuş limondadır.
Restoranlardaki çoğu bilinçli tüketiciler limonun tamamını kullanır veya tüketirler, hiç bir kısmını ziyan etmezler.
Ziyan etmeden limonun tamamını nasıl kullanırsınız?
Basit... Limonu (yıkayıp) buz dolabınızın buzluk bölümüne koyuyorsunuz. Donduktan sonra mutfak rendesini alıp limonun tamamını rendeleyebilirsiniz. Soymanız falan gerekmiyor. Rendelenmişini yemeklerinizin üzerine serpebilir, sebze salatasına, dondurmaya, çorbaya, makarnaya, makarna sosuna, suşiye, balık porsiyonlarına katabilirsiniz.

Yemeklerin tamamı, daha önce hiç tatmadığınız mükemmel bir lezzet kazanacaktır.
Büyük olasılıkla, limon denince sadece limon suyu ve vitamin C aklınıza gelir. Sadece bu kadar olduğunu düşünürsünüz. Artık limonun gizemlerini öğrenince onu kupada içeceğiniz hazır çorbalarınıza bile katabileceksiniz.
Limonun tamamını kullanmanın, bir kısmını ziyan etmeyip yemeklerinize yeni bir lezzet katması dışında asıl avantajı nedir?


Rendelenmiş limonunuz, limonun sadece suyunda bulunandan 5 veya 10 kat daha fazla vitamin içerir. Ve evet, şimdiye kadar bunu kaybediyordunuz. Ama bundan sonra, tüm limonu dondurmak gibi basit bir işlem sonrasında, onu rendeleyip yemeklerinizin üzerine serperek tüm besleyici özelliklerini kullanıyor olacak, yani daha sağlıklı besleniyor olacaksınız. Ayrıca rendelenmiş limonun dinçleştirici ve vücuttaki toksinleri giderici etkisinden yararlanacaksınız.

İşte bunun için limonunuzu buzluğa koyun, donsun ve her gün yemeklerinizin üzerine rendeleyin. Böylece, yiyecek ve içeceklerinizi daha leziz hale getirip daha sağlıklı ve uzun yaşamın anahtarını kullanıyor olun! İşte limonun gizemi budur! Geç bile olsa başlayın, HİÇ olmamasından İYİDİR! Limonun sürpriz yararlarından faydalanın!

Limon (Citrus) kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir üründür. Kemoterapiden çok daha tesirlidir. Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü kendilerine yüksek kârlar sağlayacağını bildikleri için limon özütünün sentetik versiyonlarını üretmeye uğraşan laboratuvarlar var.

İhtiyaç duyacağını düşündüğünüz dostlarınıza, limonun hastalık önleyici etkisi olduğunu duyurarak yardımcı olabilirsiniz. Tadı hoştur ve kemo-terapinin korkunç etkilerini göstermez. Kemo-terapi ilaçları üretiminden fayda sağlayan multi-milyoner büyük şirketlerin çıkarlarını riske atmamak adına bu gizemin özenle saklı tutulduğu sürece ne kadar insanın öleceği bilinmez.

Bilindiği üzere, iki çeşit limon ağacı vardır. Limon ve misket limonu. (konu olan limondur, diğeri değil). Limon meyvesini farklı şekillerde tüketebilirsiniz. Pulpa'sı yenebilir. Sıkılarak suyu çıkarılabilir. Limonlu içecekler yapılabilir, dondurma vs.. Limonun birçok vasfı sayılabilir ama en ilginci URLAR, YUMRULAR, KİSTLER, TÜMÖRLER üzerindeki etkisidir.

Bu bitkinin her tür kansere iyileştirici etkisi kanıtlanmıştır. Bazıları onun her tür kanserin tedavisinde faydalı olduğunu söyler. Ayrıca geniş spektrumlu anti-bakteriyel olarak iltihaplara / enfeksiyonlara ve mantara karşı kullanılır. Dahili parazit ve bağırsak kurtlarına karşı etkindir. Çok yüksek tansiyona karşı kan basıncını düzene sokar. Anti-depresandır. Strese ve asabi bozukluklara karşı iyi gelir.

Bu bilginin kaynağı ise çok etkileyicidir: Dünyanın en büyük ilaç üreticisi firmalarından biridir. Bu firmanın beyanına göre 1970'den beri 20'nin üzerinde yapılan laboratuvar testlerinde limon ekstrelerinin uygulanmasıyla; içlerinde kolon / kalın bağırsak, meme, prostat, akciğer ve pankreas da olmak üzere 12 kanser tipinde başarılı sonuçlar alınmıştır.

Limon ağacından elde edilen bileşiklerin, bütün dünyada kemo-terapide kullanılan Adiamycin ürününden 10 000 kat daha iyi olduğu saptanmış, kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı gözlemlenmiştir. Daha da şaşırtıcı gözlem şudur ki: Limon özü kötü huylu kanser hücrelerini tahrip ederken sağlıklı hücrelere hiç zarar vermemektedir.

15 Ekim 2012 Pazartesi

mevlana'dan


Duyduğum, dokunduğum, gördüğüm, tattığım, kokladığım için var bu dünya..Farkında olduğum için.. Kendim yazdım, kendim oynadım en başından beri..
O yüzden ki bir dünya yarattım, roller verdim sahnedekilere..
Sevdim; sevgilim, paylaştım; dostum dedim..
En derinimde hissettim; annem, kızdım da kıyamadım; babam dedim..
Geçer dediklerimi geçirdim..
Biter dediklerimi bitirdim..
Nefret ettiklerimi sildim, geçtim..
Gün oldu; silkindim, yeter dedim..
Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana..
Farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz..
Bu nasıl bir cüret ki; bir başka hayata müdahil olma, umarsızca sorgulama, pervasızca yargılama hakkını bulur insan kendinde..
Haddinizi aşmayın ey faniler..
Ben yok olmayı kabullenirken, kar taneleri mütemadiyen ayak izlerimi kapatmaktayken, güneş bile her gün batarken, sizdeki ne arsızlıktır; silinmeyi dahi kabul edemiyorsunuz bir başka faninin zihninden.. Mezarlıklar, kendini vazgeçilmez sananlarla doluyken, yerin üstündeki bu şatafat da neyin nesi oluyor acep?
Uğraştırmayın da dağılın hadi..
Dağılın ve gidin, ama bilin..
Kör cehalet çirkefleştirir insanları!
Suskunluğum asaletimdendir...
Her lafa verecek bir cevabım var...
Lakin bir lafa bakarım lafmı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye...
Hz.Mevlana

14 Ekim 2012 Pazar

ANNE KİMDİR / NEDİR?





Bir erkek çocuğun kaleminden çıkmış ..
ANNE, dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır.
Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir!
Ne kadar üzsen de 10 Dakika sonra seni affeden zarif bir memeli türüdür.
Yağlý bile olsa tiksinmeden saçını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek varlıktır.
Meleğin süt verebilenidir.,-
Yarasın diye muhallebinin içine ciğer katarak çocuğuna yediren manyaklık derecesinde yaratıcıdır.
Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve Tavalarla maymunluk yapabilen kişidir.
Kafayıçocuklarıyla bozmuş,göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakar insan dişisidir.
 Bulaşık, ütü, vb yaparken bile otomatik olarak çene çalan, kendi kendine konuşan, kadın dırdırı denen mereti erkeklere daha küçükten belletendir .
Yemek uzmanı, düzen insani, bilgili,kültürlü her şeyi bilen şahsiyettir.
Yavrularını yol tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir.
 Dizi dizi incidir lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir.
Sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde,'' amaaan ben sana daha güzelini bulurum'' diyebilen komik bir karakterdir.
'Oğlum aradım yoktun. Bende mesaj atayım dedim sana. Gelince ara beni emi aslan evladım. şapkasız çıkma o karda. Kara börülcem benim öptüm annen, şeklinde mesajlar atabilen, teknolojiyi ısrarla reddeden, kabullenemeyen, kafasına göre yorumlayan bilişim düşmanıdır.
  *** AMA ... AMA dünyanın en güzel kucağına sahip, en güzel kokan, harikulade bir varlıktır , Olmadık yerlerde ''iyi ki doğurmuşum Ulen seni!'' diyen ve benim hatırıma benimle Freddy mercury dinleyen bir sabır ağacıdır.
Evlatlarını asla ayırmayan, aynı zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir.
Evde bir yere uzandığınız an orada temizlik yapacağı tutan, temizlik konusunda kayışı kopardığından temizlikçi gelecek diye evi temizleyen balans ayarı kaçmış temizlik kaynağıdır.
Mutfakta yaşayan, evde herkesi idare eden bir tür canlıdır.
Sevginin güçlerini birleştirdiği sonsuz bakiredir !!
Oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce, çocuğu mezun olunca,çocuğu gol atınca,çocuğu hasta olunca, çocuğu askere gidince, asmalı kabağı seyredince,dolar yükselince velhasıl buna benzer bir sürü şeye ağlayabilen, bu mesajı okurken duygulanıp - gözleri dolabilen,ağlamaya meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır.
Son kiiii üç dört;
 Uzakta dursa da yakın hissedilen, canı hep istenen, asla vazgeçilmeyen,dizinin dibinde olmak istenen, evlatların varlığını varlığına armağan edebileceği, *** ıslak - kuru AMA heeeep duygulu*** en önemlisi; kıçı başı oynamayan.. Tek kadın modelidir...Anne
Çocuğu için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, kendi acı ve sıkıntılarını içine gömüp, çocuğunun en basit sorunlarını bile kendine dert edinip, onları çözmek için ortalığı seferber eden, konu çocuğuna gelince,bazı kadınların tipik özelliği olan bencillikten, yakınmadan, nankörlükten uzak, fedakar, özverili bir dişi türüdür.
KISACASI OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ, ANA GİBİ ANADIR…


1 Ekim 2012 Pazartesi

ESKİDEN




Ne güzel insanlar vardı eskiden.
Çocukluğumuzu kaplamışlardı.
Bize masal anlatırlardı
Cinlerden, perilerden.
Büyük anneler, büyük babalar vardı.
O zaman hepsi uzaktı ölümden.
Hem sevdirir hem korkuturlardı.
Acı hikayeleri bile tatlı başlardı.
Demek bunun için gittiler hikayelerden.
Ne güzel insanlar vardı eskiden.

Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Gençliğimizi donatırlardı.
Hep iyi şeyler hatırlatırlardı
Geçip gitmiş devirlerden.
Sevgi ve ümit yaratırlardı.
O zaman her şey uzaktı ölümden.
Yanık şarkılar bile neşeli başlardı.
İster istemez saadet taşardı
Gamsız günlerimizden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.

Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Hayal içinde yaşatırlardı.
Güldürür ağlatırlardı
Duymadan biz, düşünmeden.
Her an bir asır kadardı.
O zaman herkes uzaktı ölümden.
Candan sevdiklerimiz vardı.
Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı.
Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.

Özdemir Asaf




HALİL İBRAHİM BEREKETİ


Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış....
Büyüğü Halil....
Küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekarmış... Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar..... İş kalmış taşımaya....
Halil, bir teklif yapmış :
- İbrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.
- Peki ağbi demiş İbrahim... 
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... .
O gidince, düşünmüş İbrahim: Ağbim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demiş ve, kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıkagelmiş.
- Haydi İbrahim...! demiş, önce sen doldur da taşı ambara.
- Peki ağbi...! 
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşmüş yola..
O gidince, Halil düşünmüş bu defa:
- Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekar. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek, kendi payından atmış onunkine birkaç kürek.....
Velhasıl , biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atmış onunkine.
Bu, böyle sürüp gitmiş..... Ama birbirlerinden habersizlermiş.
Nihayet akşam olmuş. Karanlık basmış.
Görmüşler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile.... Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki ...
Günlerce taşır iki kardeş , bitiremezler. Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları.
Bugün 'Bereket' denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adı : Halil İbrahim bereketidir. ..